28 Nisan 2009

Pulp Browsers




Safari ve Firefox'un IE'yi köşeye kıstırıp üstüne gitme dialogları, çok klas. Devamı burada.


27 Nisan 2009

Koş Muggezifter koş!




Futboldan biraz uzaklaşmak adına şu muhteşem siteyi paylaşayım istedim; "Running From Camera" Adamın biri fotoğraf makinasının timer'ını ayarladıktan sonra arkasını dönüp koşmaya başlıyor. Artık pozda ne çıkara. İstanbul için biraz tehlikeli gibi geldi bu iş, arkanı döner dönmez adamın biri kapar gider valla.


20 Nisan 2009

Ah be abi!



İyiden iyiye futbol bloguna döndü ama, bu hafta kazanmayacaksın da ne zaman kazanacaksın Beşiktaş'ım? Tek soran ben değilmişim, buyrun. Dar alanda uzun paslar'da da güzel inceleme var, tıktık.


15 Nisan 2009



Dün akşamki Chelsea Liverpool maçını seyretmediyseniz çok şey kaybettiniz. 2 haftada sadece bu maçları seyrederek, yani sadece 180 dakika içinde 12 gol seyredebilirdiniz. Bu haftasonu gol göremediği için üzülen ezeli derbi (!) üzgünlerine özellikle tavsiye edilir.

Az laf, çok iş.

İlk yarı-->

ikinci yarı-->


Videoları da başka bi blogda tesadüfen gördüm, neşeliymiş. Tavsiye ederim.


12 Nisan 2009

Yüzyılın derbisi!





Yüzyılın derbisi fos çıktı, Galatasaray ve Fenerbahçe birbirini yedi. Kazanan Sivas ve Beşiktaş oldu. Hadi bakalım kartallar, kaldı 7 hafta.

Daha iki gün önce ayılıp bayıldığımı anlattığım Arda'nın maç sonu yaptığı kabadayı açıklamaları canımı sıktı. Birilerinin daha geç kalmadan bu çocuğun kulağını çekmesi gerekiyor. Demedi demeyin.


10 Nisan 2009

Arda Turan



Fenerbahçe'den sonra Galatasaray da sanal operatörlük işine girdi. Fenerbahçe'nin aksine Galatasaray basketbolcu, yüzücü ve engelli basketbol takımını da reklamlara katarak daha başarılı bir kampanya yürütmüş bence. Beşiktaşlı olmama rağmen gözümde ayrı bir yeri olan Arda'yla da bir reklam çekilmiş. Hagi'nin attığı gol sonrası kale arkasında sevinen küçük Arda'yı görünce sevgim bir kat daha arttı valla. Futbol takımında Arda'dan başka Kewell ve Lincoln'le de reklam filmleri çekilmiş.


01 Nisan 2009

Aşk-ı Memnu




Bizim hatunun hastası olduğu dizi. Lisedeyken kitabını okumuştum, şimdi hayal meyal hatırlıyorum. Arada allem edip kallem edip bana da seyrettiriyor diziyi. Kitabı okumama rağmen ilişkilere anlam veremiyordum, zaten bir gözüm kapalı diğeri fındık-fıstık-cipste olduğu için iyice kafamı karıştırıyor durumlar. Bugün sağda solda bakınırken "sana diyorum birader" blogunda bu ilişkileri özetleyen bir imaj gördüm, hastası oldum. Durumu açıklar gibi ama aslında daha da allak bullak edici. Yine de benim gibi seyretmek zorunda kalan insanlar için koyuyorum buraya, belki bir bahtsızın daha kaderi döner.

Of nerden bulaştım dizi olayına zaten, bırak seyretsin hatun sen içeride fifa mifa oyna değil mi?